18 Temmuz 2012 Çarşamba

Yolculuktan Hemen Önce: Çantaya Neler Koydum?

Böyle bir başlık açıp, sonra buracığa bırakmışım meğer.

Evet evet! Döndüm ben interrailimden. Sizler için gün gün neler yaptığımı not aldım, hepsini teker teker yazacağım. Yalnızca fotoğrafları beklemem gerekecek.

Şimdi yolculuktan hemen önce neler yapmanız gerekeceğinden bahsedeyim bari. İki haftadır blogu boş bıraktık sonuçta...

Aslında çantama neler koyduğumu interraile gitmeden önce anlatacaktım. Sonuçta dedim bir kamp geçmişim var; aşağı yukarı nelerin gerekli, nelerin gereksiz olduğunu bilirim diye düşünüyordum. Ama o iş öyle değilmiş işte. Yani tabi biraz bir tecrübe kazandırıyor ama interrail bambaşka bir şey. O yüzden ben de tecrübe kazandıktan sonra bu yazıyı yazmamın daha mantıklı olacağına karar verdim.

Peki, çantama neler koydum?

*Çanta: Annemin önerisiyle bu maddeyi de ekliyorum. Son 7 senedir benimle olan 65 litrelik Karrimor marka çantamı kullandım.

*Uyku tulumu: Hiç kullanmadım ama ne olur ne olmaz diye götürdüm. Hostelde çarşafların inanılmaz kirli olması durumu, garda yatma planları filan... Bizim kızlardan ikisi Amsterdam'da yanında kaldığımız ablanın evinde yerde yattılar mesela, orada kullandılar.

*Pasaport çantası: İnterraildeki bir numaralı arkadaşınız, hiç yanınızdan ayırmayacağınız biricik eşyanız! Teknik olarak hiç çantama koymadım. Bizim kızlar boyundan asmalı kullandılar. Ben belden bağlamalı kullandım. Hiçbirinin çok rahat olduğunu söyleyemem ama bel çantası şeklinde olanlar, ipli olanlara göre daha rahat. Özellikle büyük çantaları taşırken bizim kızların boyunlarını kesmiş ipliler. Çok dar kıyafetler giyerseniz de hepsi dışardan belli oluyor.

*Küçük çanta: Şehri gezerken yanınıza alın. Ben 10 litrelik kullandım. İyi de oldu, çok dolmadı.


*Pantolon: Olmazsa olmaz! Bence kot koymayın. Islanırsa kuruması zor, gereksiz ağır. Onun yerine daha hafif ama sizi rüzgardan ve soğuktan koruyacak bir şeyleriniz olsun.


*Şort: Yanıma iki tane aldım. Ama altına bir şey giymeden giyebildiğim çok azdır. Taytla filan giydim, bildiğiniz ergen modası takıldım. Ama bir tarafımın donmasından iyidir. Avrupa kuzey rotasındaysanız pantolona ağırlık verin. Sürekli yağmur yağdı, temmuzun ortasında sonbahar yaşadım yeminlen.


*Tayt: Bir arkadaşım interrail boyunca sadece renk renk tayt giydi. Ben şortun altına giydim. Çok da güzel çok da sıcak oldu. Tavsiyemdir.


*Yağmurluk: Şemsiyeden daha iyi bir seçenek. Ama öyle ceket şeklinde olanlar değil de, panço halinde olanlar. Komik oluruz filan diye düşünmeyin, ıslanmamak en güzeli.


*Tişört: Yani bir zahmet... Askılı da alın, kısa kollu da. Erkekler askılı almasın, komik olur.


*Sweat: O ne manyak güzel bir şeydir yareppim! Biz yanımıza almamışız, Amsterdam'dan satın aldık birer tane. Sonraki bütün yolculuğumuz boyunca insanlar bize "Amsterdam, Amsterdam!" diye bağırdı durdu. Hem sıcak tutuyor, hem rüzgardan koruyor, hem cebine bir şeyler tıkıştırıyorsunuz, hem çok abartı olmadıkça yağmuru önlüyor, hem kafası kapanıyor, hem daha neler neler! Resmen bir swaet satıcısı oldum şu an.


*Hırka: Sweat giyilmeyecek kadar sıcak, tişörtle gezemeyecek kadar soğuk havalar için. İncesinden bir tane koyuverin çantanıza.


*Uzun etek: Ben hayatımda ilk kez giydim. Memnun da kaldım açıkçası. Üşümekten filan koruyabiliyor sizi. Farklı bir interrail tarzı için... (Resmen moda blogu oldum çıktım arkadaş, bu ne ya?)


*Şal: Kızlara bu madde yine. Böyle hem omuza hem boyuna sarılabilecek, çok ince olmayanlardan... Paşmina mıdır nedir, o cinsten.


*Buff: Türkçesi bandana. Ama bandana değil. Mikrofiberli, gümüş iyonlu, antibakteriyel, anti-ter, anti-koku... Adeta bir 21. yüzyıl icadı. Adeta bir uzay mekiği. Resmen akıllı bandana. Kafanızda yangın çıksa, söndürür; o derece... Biz pişeriz de, ıslatıp kafamıza koyarız diye aldık. Sonra üşüdük, kulaklarımızı örtmek için kullandık. İki işe de yarıyor yani.


*Ayakkabı: Spor filan değil, bildiğiniz yazlık yürüyüş ayakkabısı alın! Mümkünse su geçirmeyenden olsun. Eğer çok terletir derseniz yürüyüş sandaleti alıp yağmurlu havalarda onu giyin. Gerçi ben baya bir yağmura yakalandım, üstelik ayakkabılarım da yazlık ötesi trekking ayakkabısıydı ama hiç sorun yaşamadım.


***DİKKAT: Ayakkabıyı yeni alıyorsanız en az birkaç gün giymiş olun! Hiç giyilmemiş ayakkabı + 10 km = Ayağınızda multipl su topları. Denedim %100 çalışıyor.


*Sandalet/terlik: Hostelde duşa girerken, ya da odanızda dolaşırken çok ihtiyacınız olacak.

*Çorap ve iç çamaşırı: Çok fazla almayın. Yıkar yıkar giyersiniz. Ya da gün sayınız kadar dandik alın, giyer giyer atarsınız. Hem çantanız hafifler.


*Şampuan: Ben Watsons'tan küçük seyahat şişeleri alıp onlara doldurmuştum. Hatta 4x75 ml götürdüm, yetmez diye düşünüyordum. Ama fazla bile geldi. İki buçuk şişe harcadım, ki her gün yıkanıyorum. Çoraplarımı ve çamaşırlarımı da çoğu zaman şampuanla yıkamama rağmen arttı. Saç kreminin de 75 ml götürdüm. O da arttı.


*Pijama: Şort ve tişört, fazlası değil.


*Havlu: Mikrofiberli havlular satılıyor onlardan alın. İyi kurutuyor, çabuk kuruyor ve hafif. Ben peştemal aldım yanıma, en ucuzundan. O da iyi oldu.


*Şemsiye: Annenizin sözünü dinleyin. Bazı yağmurlar, yağmurluk giymelik değil de şemsiye açmalık oluyor.


*Temizlik ve makyaj malzemesi: Kızlar inanır mısınız; sadece bir kalem ve bir rimel... O kadar malzeme aldım, sadece bir kalem ve bir rimel kullandım. Temizlik malzemesi olarak da yine Watsons'tan aldığım 75 ml'lik basma kapaklı jel kabına doldurduğum temizleyicimi kullandım. Günde iki kez onunla yüzümü yıkamama rağmen yarısı bile bitmedi.


*Bikini/mayo: Bazı hostellerin duşlarında sadece perde var ve askılar çok uzakta. Hem güney rotası yaparsanız belki denize bile girersiniz.


*Fotoğraf makinesi ve yedekleme: 4 GB SD kartı doldurdum. 2 GBlik yedeğimi kaybettiğim için, bilgisayar üzerinden 8 GBlik USB'me aktardım ve aynı SD kartı kullanmaya devam ettim. Ne madde oldu be...


*Yara bandı: Büyük boy bantlardan alın; büyük yaralarda kesmeden, küçük yaralarda keserek kullanın.


*Buzdolabı poşeti ve kilitli poşet: Hostelde sabahtan hazırladığınız sandviçler ve geri kalan her şey için... En az bir yirmi tane kullanmışımdır.


*Peçete ve ıslak mendil: Peçete maksimum 2 paket alın. Hiç gerek yok. Adamların neredeyse bütün tuvaletleri temiz ve tuvalet kağıdı içeriyor. Islak mendil yine kullanılası...


*Diş fırçası ve macunu: Seyahat boyları var, onlar iyi oluyor.


*Çakı: Valla bende yoktu, makas vardı. Çakı çok daha işlevli.. Nerede ne keseceğiniz belli olmuyor.


*Kaşık: Dışardan yoğurt alır yersiniz.


*Matara: Avrupa'da sular genelde musluktan içilebiliyor. Dışarda çok pahalı. Mutlaka alın bir matara.


*Kalem ve kağıt: Günlük tutacaksınız, sonra blog açacaksınız. Gezinizi hepimiz okuyacağız. :)

Bunların dışında kalan hiçbir şeyi kullanmadım. Cidden kullanmadım. Hatta bazı tişörtlerimi bir kereden fazla giymedim bile. Keşke almasaymışım dediğim oldu. Peki onlar neler?

*Kilit: İki şifreli, bir de anahtarlı asma kilit. Sadece bir kere kullandık asma kilidi. İlk hostelimizde bütün çantaları odadan çıkmadan önce dolaba kitliyorduk. Sonraki hostellerimizde böyle bir şey yoktu ve hep açıkta bıraktık. Başımıza hiç de bir şey gelmedi, hiçbir şeyimiz çalınmadı. Sonuçta o hostelde kalanlar da tıpkı sizin gibi insanlar; sizin gibi interrail yapıyorlar, sizin gibi kendi ülkelerinden ve dillerinden uzaktalar, sizin gibi korkular taşıyorlar. İtalya ve Yunanistan gibi suç oranı yüksek ülkeler dışında, büyük çantanızı kilitlemek çok da bir şart değil. Zaten kıymetli hiçbir şeyinizi o çantada bırakmayacaksınız, sürekli yanınızda olacak. Yine de içiniz rahat olsun diye alabilirsiniz.


*Küçük gece çantası: Bir kere gece dışarı çıktım. İnterrailde amacınız şehri gezmekse, buna çok gerek yok. Zaten geceye kadar çoktan sızmış olacaksınız. He yine de bütün temizlik malzemelerini ufak bir çantaya doldurup bir taşla iki kuş vurabilirsiniz.


*Makyaj malzemeleri: Dediydim zaten.

Açıkçası şu an çok da aklıma gelmiyor. Ama daha hatırlarsam yazarım. Umarım yola çıkarken işinize yarayacak bir liste olmuştur.


"1. gün" yazımda görüşmek dileğiyle. :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder