11 Ağustos 2012 Cumartesi

Dönüş ve Sonrası: Bir başka interrail öyküsünün sonu

18 Temmuz sabahı bütün eşyalarımızı toparlayıp, 5 Euro'luk açık büfeyi sömürüp havaalanına doğru yola çıktık. Selene bizden farklı bir uçakla gideceği için 7.30'da hosteli terk etmişti bile.

Nedense o gün banliyöde bir sorun olacağı tuttu, biz de planladığımızdan biraz geç gidebildik havaalanına. Yine de geç kalmadık tabi ki, insan yurt dışında uçak kaçırmayı göze alamadığından on beş saat önce havaalanına gidebiliyor.

Check-in için sırada beklerken bir Türk bize bavulunu alıp alamayacağımızı sordu. Kendilerininki çok ağır olacağından ekstra ödemek istemiyorlarmış filan. Başak oldukça sert bir şekilde karşı çıktı. Mantıklı da bir sebebi vardı karşı çıkmamızın: Özellikle yurt dışından kaçakçılık işleminde yaşlı teyzeleri bu amaçla kullanıyorlarmış. Bavulunu size veren teyze, çıkışta da alıp gidiyor evet; ama eğer yakalanırsanız, teyze rahat rahat giderken siz bileğinizde kelepçeyle gidiyorsunuz. O yüzden sakın sakın sakın ama sakın bir başkasının bavulunu ("Yavrıııııııım benim bavula para ödemeyelim seninkilerle beraber geçir yavrıııııııım!" dese bile) ALMAYIN!

Bagaj ve kabin bagajı kontrolünde de Almanlar oldukça sıkı. Her birimizin matarasını tek tek sallayıp içinde su olup olmadığına baktılar, çantamızdaki sandviçleri incelediler, küçük kaplardaki yoğurtları attılar. Ya da yediler, emin değilim.

İçeri geçtikten sonra epey bir vaktimizi duty freede harcamayı ihmal etmedik. O kadar çok parfüm denedik ki, bir süre sonra hiçbir kokuyu algılamıyorduk. Nihayet uçağımıza binip, dönme zamanı geldi.

Uçaktan inip bavulları aldıktan sonra kızları Sabiha Gökçen'deki duty freede bıraktım. İzmir uçağını beklemek için oldukça mantıklı bir mekan. Ben de çantamı alıp annemin beni beklediği kapıya çıktım. Ve annem beni görür görmez ilk söylediği şey: "Bu etek ne böyle?" oldu.

Bir başka interrail öyküsü de böylece son buldu.

Yani bu öykü son buldu. Aslında tam da bulmadı gibi. Mesela grubumuzda interrail geyiklerimize dair paylaşımlar devam ediyor. Bütün fotoğraflarımızı upload edip birbirimizle paylaştık. Bir ay da sürmüş olsa, blog yazdım mesela. :)

Bundan sonra yapacaklarım/yapmayacaklarıma dair bir bilgim var artık elimde. Paylaşmamayı tercih ediyorum bunları, çünkü her tecrübe kişiye ve şehire özeldir. Paylaşılabilir olanların hepsini bu blogda sizlere anlattım zaten. Diğer her şey için, kendiniz gidip göreceksiniz artık.

Hepinize iyi geziler! :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder