9 Şubat 2013 Cumartesi

Oteller ve müzeler, beni sizler delirttiniz...

Ramazan Bayram'ında uzun Skype konuşmaları sonucunda Amsterdam'da bir otel bulmuştuk, tamam. Şimdi sırada annemin periyodik aralıklarla "Bana Barselona konusunda hiç yardımcı olmuyorsun!"ları başlamıştı. Kabul edelim, işin içinde anne ve baba olunca, ne kadar kendi işinizi yapmaya alışmış olursanız olun, bir boşvermişlik çöküyor üzerinize. En azından bana olan buydu.

Amsterdam öte yandan, apayrı bir konuydu. Çünkü oraya sadece üç kişi gidiyorduk. Hilmican ve Rana'nın (ve onlara İsviçre'de eklenecek diğer üç arkadaşımızın), İsviçre'de kalacak yerleri olmadığı için Amsterdam konusu tamamen unutulmuş gibi gözüküyordu.

Geçen sefer Amsterdam'a gittiğimde hiçbir müzeye girememiş olmamın nedeni, önceden rezervasyon yaptırmamış olmamızdı. Ve bu sefer aynı hataya düşmek istemiyordum. Bir gün Hilmican ve Rana'yı sıkıştırıp, öğle arasında Amsterdam gezi planımızı oluşturmak için mini bir toplantı ayarladım. Oturduk, konuştuk, anlaştık. İki hafta kadar sonra da gezmeye karar verdiğimiz dört müzenin ikisine online biletlerimizi almıştık: Anne Frank Huis ve Van Gogh sergisinin geçici olarak taşındığı Hermitage Museum. Rijksmuseum ve Sexmuseum için online bilet satılmıyordu, oraya gidince alacaktık. Bu müzeler dışında bir de Heineken Experience için bilet aldık.

Annem de bu sırada Barselona'da kalacağımız yeri ayarlamıştı. Şehrin en merkezi yerlerinden biri olan La Rambla üzerinde Plaça Reial'de "Passage Bacardi Ramblas Apartments"da kalacaktık. Aile olarak gideceğimiz için apart otelde kalmak mantıklı bir fikirdi. Geri kalan tüm işleri de annemin üzerine yıkıp, ders çalışmama geri dönmüştüm.

Artık sadece 20 Ocak'a kadar beklemek kalmıştı. Ya da ben öyle sanıyordum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder