28 Ekim 2012 Pazar

Hostel arayışları vol.2

Çok uzun aralıklarla yazıyorum farkındayım; ama böyle olması gerekiyor. Çünkü çok uzun aralıklarla ilgilenebiliyorum gezi-tozu işlemleriyle.

Blogun adını değiştirmeyi düşünmüyor değilim. İnterrail diye başladım ama gezmeye interrail konseptinden çıkarak devam edeceğim gibi duruyor. Tabi arada yine canım çeker interrail yaparım, o ayrı. Yine de insanın kafasında "Peru'ya gidelim! Nepal'e gidelim! Japonya'ya gidelim!"ler olunca, interrail yapmak da biraz zorlaşıyor haliyle.

Her neyse, interraile giderken hostel arayışlarına geç başladığımızdan nispeten pahalı yerlerde kalmıştık. Bu sefer aynı hataya düşmedim tabi ki, ayaklandırdım bizimkileri de "Rezervasyon yaptırıyoruz hemen!" dedim. Bir İzmir, bir İstanbul, bir Sivas katılımcısıyla gerçekleşen Skype toplantımız sonucunda Amsterdam'da, merkezde, geceliği 50 Euro olan üç kişilik bir odayı tutuverdik. Dört geceden 200 Euro, bölün üçe 66,7 Euro kişi başı. Bizce gayet uygun. Otelin (hostel değil, ona rağmen gecelik fiyatı bize 16,7 gibi bir şeye denk geliyor) özellikleri ve aldığı yorumlar da iyi gözüküyor.

Tabi bunu duyan annem de gaz gelip "Barselona'ya neden bakmıyoruz, neden?" diye bana bir güzel posta koydu. Ben İzmir'e dönünce bir ara onunla da Skype yapsak çok iyi olacak. :)

Bir sonraki yazımda ya Barselona için hostel ya da yine o gerizekalı vize işlemleriyle karşınızda olacağım.

 Esen kalın. :)

7 Ekim 2012 Pazar

Leyleği de havada görmedim ama? #2

Ben kendi çapımda Amsterdam planları yapadurayım, annemin aklına Barselona düştü. Hem de ne düşüş... Benim İsviçre'ye gitmiyor olmamı iyice kişiselleştirdiğinden midir, yoksa kardeşimle son bir senedir İspanyolca dersleri alıyor oluşlarından mıdır bilinmez; tutturdu "Hadi Barselona'ya gidelim!" diye.

Öyle zırt pırt yurt dışına çıkan insanlardan değiliz. Nedense bu ara bir yurt dışı sevdası aldı götürdü ama bizi. Ben sürekli arkadaşlarımla "Peru'ya gidelim! Nepal'e gidelim! Amsterdam'da neler yapsak ki?" diye konuşur, babam da iş sebebiyle üç gün beş gün Avrupa görüp dururken; kardeşim zamanla "Beni niye götürmüyorsunuz?" der oldu tabi.

E bizim evdekilerin kıçında kurt var galiba anacım. Annem kardeşimi de alıp pasaport çıkarttırdı kendine taze, sıcak. Üzerine dört gidiş, dört dönüş THY Barselona biletlerini alınca; ben "Amsterdam'dan dönüp de soluklanma fırsatı bulamadan Barselona'ya da gidiyor" konumuna düştüm. Yani bu sömestr tatilim olan iki hafta içerisinde toplam altı kez uçağa binip, üç ülke, dört de şehir değiştireceğim.

Şimdilik paylaşacaklarım bu kadar. Her ne kadar böyle gezenti bir blog yazıyor olsak da, bizim de bir hayatımız ve yiyip yutmamız gereken kocaman ders kitaplarımız var. Dolayısıyla gezi-tozu işlemlerine başlamadan sizlerle paylaşabileceğim tek şey, şu anda masamın üzerinde sunumu durmakta olan tiroid fonksiyon testleri olabilir ki, bu da burada görmek isteyeceğimiz hareketlerden değil.

En yakın vize başvurusunda görüşmek dileğiyle! :)