
Bu fotoğrafı çekerken zamanlayıcı kullandık ama Amsterdam'a geldiğimizden beri aklımızda olan bir şey vardı: Amsterdamlılar o kadar yardımseverdi ki, sokaktan birini eve "Bir fotoğrafımızı çeker misiniz?" diye çağırabilirdik.
Evden epeyce geç çıktık. Önce Tours&Tickets'a uğrayıp Heineken Experience için bilet aldık 15 Euro'ya. Daha sonra İdil Abla'nın da önerisiyle Bloemenmarkt'a gittik. Bilirsiniz işte lale soğanları satıyorlar. Bir sokak boyunca, aslında kanala demir atmış bir sürü yüzer dükkan. Sokağın karşısında da kaçınılmaz olarak hediyelikçiler var. Bir de peynirciler tabi.
Evet, doğru anladınız. Bir saat boyunca hediyelikçilerde oyalandık ve yine peynir tadarak karnımızı doyurduk.
![]() |
Torture'dan Iron Maiden |
![]() |
Heineken Bira Fabrikası |
![]() |
Selene ve ben Bunun bir de videosu var ki, Cansu'yu kahkahalara boğmuştur :) |
Bütün fabrikayı dolaşıyorsunuz, size Heineken ailesinden, Heineken sembolünün bugünlere gelişine; biranın içindekilerden, bira yapımına kadar her şeyi anlatıyorlar. Gram sıkılmadım ama. İçerde fotoğraf çekilmelik, video çekmelik, karaoke yapmalık, bira doldurma oyunu oynamalık bir sürü bir sürü makine var. Çıkıştan hemen önce de bir bar yapmışlar. Girişte verilen bilekliklerdeki iki düğmeyi vererek iki bira alıyorsunuz 25'lik.
Bira içmeyi sevmem. Tadıdır, rengidir, görünüşüdür... Sevmem işte. Heineken bana birayı sevdiren yerdir. Adamların 15 Euro'muzu aldığı yetmiyormuş gibi bir de bizi kendilerine bağladılar resmen. Gezinin kalanında sadece Heineken içtik. Ne gezinin kalanı, İstanbul'a geldim hala Heineken içiyorum.
Biletleri alırken söylememişlerdi ama aslında üç hakkımız varmış. Üçüncüsü de ya kanaldan Brand Store'a gitme ya da Brand Store'dan bir hediye hakkı. Tabi ki Brand Store'a kadar yürüdük ve düğmeyle hediyeyi aldık. Nerede beleş... :) Hediye de RayBan'ın pilot tipi gözlüklerden çıkmasın mı? Buradan "Interraile gözlüksüz gidiyorsun kızım, aferin." diyen anneme selam ederim. Havadan 3 numara, yüksek korumalı gözlüğüm oldu. Gerçi biraz büyük. Hamburg fotoğraflarımda göreceksiniz.
Eve döndük, yemek hazırladık. Bu sırada Tiki'yi taciz etme konseptli bir sürü fotoğraf çektirdik. Üç günde birbirimize o kadar alışmıştık ki...
Tiki'nin çok tatlı bir huyu var. Bir gün Cansu'yla beraber Tiki'yi dolaşmaya çıkardık. Ben bisiklet ağrılarım yüzünden doğru düzgün yürüyemiyordum. Biraz geride kaldığımda Tiki de durup beni bekliyordu. Beraber dışarı çıktığı herkesin döndüğünden emin olmadan eve girmiyordu. Ya da onu evde bırakıp bir yerlere gittiğimizde, geri döndüğümüzde hepimizin gelip gelmediğini anlamak için kontrol ediyordu.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder