23 Haziran 2012 Cumartesi

Rota nedir? Nasıl yapılır? Nasıl yenir?

Şöyle bir baktım da, rota mota hiçbir şeyden bahsetmemişim. Biraz da ondan bahsedeyim.

Aslında ilk kez gidecekler için, GençTur gibi yerlerde güney rotasını öneriyorlar. Yunanistan, İtalya, İspanya, Fransa şeklinde. Oysa ben sadece İtalya'da hayatı boyunca gezebilecek bir insan olduğumdan, kendimi kısıtlmak istemiyordum.

Daha önce de bahsetmiştim, benim interrailim oldukça spontan gelişti. Bir an yaz için tek planım yaz stajıyken; bir an sonra Paris gidiş Berlin dönüş olmak üzere iki uçak biletim vardı. Anlayacağınız üzere ben rotası yaklaşık olarak belli bir interraile gidiyordum. Paris'ten başlayacak, Berlin'de bitecek... Tutup da aşağılara inmeye gerek yok, Kuzey rotası çizdik biz de. Daha doğrusu o da çizili geldi bana. Paris-Brüksel-Amsterdam- Berlin.

İki hafta için gidecekseniz, "Her yeri görmeliyim!" diye planınızı doldurmayın. Çünkü her zaman plansız bir şeyler yapmaya karar verebilirsiniz. Daha da önemlisi, her yeri göremezsiniz! Ben size sırf iki haftamı İtalya içinde geçiririm diyorum, dolayısıyla iki hafta için dört şehir bana gayet mantıklı geldi.

Daha sonra kızlarla toplu konuşma açtık. Facebook kasınca da Skype'a geçiverdik. Rotamızı biraz daha oturtmalıydık. Ve biraz da benim akılsız başım dolayısıyla programa iki şehir daha ekledik: Bruges ve Hamburg.

Rotayı belirlerken kıstaslarımız nelerdi peki? Önceliğimiz interrail biletiydi tabi ki. Sonra da görmek istediğimiz yerler. Zaten her yeri görmek istediğimiz için çok zor olmadı ikinci madde. Ama interrail bileti bambaşka bir konu. Kendisinin bazı şartları var diyelim. Mesela trene 19.00'dan sonra binerseniz ve saat 04.00ten sonra orada olursanız ertesi günün tarihi yazılıyor. Dolayısıyla bileti en etkili nasıl kullanabileceğimizi bulmalıydık.

Görmek istediğimiz yerlerin tarihlerini de interrail biletine uydurmamız gerekiyordu. 10 gün içerisinde 5 günlük biletiniz varsa, ve turunuz 14 gün sürecekse örneğin (yani bizimki gibi), biletin başlama tarihine kadar ilk gittiğiniz şehirde kalmanız, bitiş gününde de mutlaka final şehrinizde olmanız gerek. Ve bu arada tabi ki 5 günden fazla trene binmemelisiniz! Ekstra para sonuçta... Burada hepimiz öğrenciyiz değil mi? :)

Ardından rotadaki şehirleri paylaştırdık. Her bir şehir alan kişi gezilecek, görülecek yerleri; konsoloslukları; hostelleri vb. araştırmak zorunda. Tabi biz biraz boğazımıza düşkün olduğumuzdan işi "Nesi meşhur?"a kadar getirdik diyebilirim.

Dün yine buluştuk. Bu sefer İzmir'de, uyku tulumu vesaire bakmak amacıyla. Orada da hostel fiyatlarının uçukluğuna bağlı ufak bir program değişikliği yaptık. Bir de bazı şehirlerin daha az ya da daha çok gezilmesi gerektiğine karar verdik.

Özetle şu anda elimizde kaba taslaktan daha ayrıntılı bir plan var. Tam interrail ruhuna uygun değil gibi ama, insan başını sokacak bir yeri olmasını da istemiyor değil hani. :)

21 Haziran 2012 Perşembe

Hostel Rezervasyonları

Çok çok ama çok kısa bir yazı yazacağım.

Bizimki biraz spontan gelişmiş bir interrail macerası olduğundan, hostel bakma işine ancak girebildik. Ve üzülerek bildiriyorum ki biraz geç kalmışız. Neyse geç olsun, güç olmasın.

Tavsiyem: Sizin ki geç de olmasın. Bir hostelin; şehir merkezine uzaklığını, aldığı yorumları, fiyat-hizmet oranını iyice değerlendirin ve rezervasyonunuzu ona göre yapın.

Kullandığımız birkaç hostel sitesinin de adresini vereyim:

- www.hihostels.com
- www.hostelworld.com
- www.hostelbookers.com
- www.booking.com

Bütün sitelerden aynı hosteli aratıp, en uygun fiyatlı olanı bulmaya çalışın. Bazı hosteller sadece bir sitede varken, bazıları da siteden siteye fark gösteriyor.

Kolay gelsin. :)

17 Haziran 2012 Pazar

İşin en kolay kısmı: İnterrail Bileti

Gerçekten bu kısım, başımdan geçen en kısa konu olabilir. Vizem çıktı, gittim pasaportumu aldım ve elimde pasaportla beraber Taksim'deki GençTur'un yolunu tuttum. Galatasaray Lisesi'nin orada Aznavur Pasajı 5. Kat.

Evet, sahip olmanız gereken tek şey bir pasaport. Orada form dolduruyorsunuz, pasaport numarası da içeren. (TC kimlik numaranızdan bahsetmiyorum bile... Zaten bu zamana kadar ezberlemediyseniz ayıp.) Sonra o formu alıp sizi kaydediyorlar. Biletiniz basılıyor, kısa bir bilgilendirme yapıyorlar. Ve tabi ki o günün kuruna göre sizden 175 Euro'nun TL olarak karşılığını alıyorlar. Ben 405 lira verdim. Ellerimden kayıp gitti gıcır mavilikler. :(

175 Euro en ucuz bilet bu arada. 10 gün içerisinde 5 günlük. Nasıl oluyor? Mesela biz 14 günlük bir interrail planlıyoruz. Bunun ilk dört günü ilk gittiğimiz şehirde geçecek diyip, bileti dördüncü günden başlatıyoruz. Dördüncü günden on üçüncü güne kadar herhangi beş gün içerisinde sınırsız kullanabiliriz trenleri. Bazı şartları var tabi ki, hepsi size verilen bilet kartında mevcut. Ekstralar, tren yolu haritası vb. vb. Tabi zaten gitmeye karar vermeden önce hepsine biraz göz gezdirmiş olmanız da gerek. Şuraya da şöyle adresi vereyim de... http://www.interrailbileti.com/

Hazır GençTur'a gelmişken bir de ISIC alıverin di mi? Çok uzak değil, hemen yan masa. 15 lira ve öğrenci belgesi bu kartı alabilmeniz için yeterli. Kendisi uluslar arası geçerli bir akbil, bir kentkart. İstanbul'da birkaç farklı noktada satılıyor ama bazı yerlerde kart bitmiş olabiliyor. Son ana bırakmayın alacaksanız. Bir de bu kart sadece sene sonuna kadar geçerli. Her yurt dışı maceranızda yenilenmesi gerekiyor yani.

Bir sonraki yazı: Rota nasıl belirlendi? Takipte ve esen kalın. :)

15 Haziran 2012 Cuma

Bordo pasaportun mu var, derdin var: Vize

Pasaporta başvurduktan sonraki bir haftamı yeşil pasaportlu arkadaşlarımla kavga ederek geçirdim. Onların pasaportunun üç dakikada filan çıktığı yetmiyormuş gibi bir de vize almıyor olmaları batıyor işte.

Çünkü benim pasaportum on günde çıkıyor. O pasaport çıktıktan sonra ben koşa koşa vizeye başvuruyorum. Tabi bu vizeye başvurma süreci de konsolosluktan konsolosluğa fiyat farkı gösteriyor. Fransa 60 Euro alıyor mesela. Ama VFS Global üzerinden başvurursanız bu fiyat 85 Euro'ya çıkıyor. Yani ne kadar yeri kendinize aracı edinirseniz, bir vizenin fiyatı o kadar yükseliyor.

Neyse ama asıl anlatmak istediklerim bunlar değil. Ben vizeye nasıl başvurdum?

Öncelikle dediğim gibi, pasaportumun gelmesini bekledim. Ki kendisi ben başvurduktan on gün sonra elime geçti. Tabi ben yine işleri biraz sarkıttım ve vize başvurusunu 12 Haziran'a kadar ertelemeyi başardım. Yok işte evraktır, rezervasyondur derken bir bakmışım ertesi hafta oluvermiş yani.

Topladığım belgeleri teker teker yazmaya gerek görmüyorum. Zaten yurt dışına çıkacak herkesin yapması gereken şey vize için başvuracağı konsolosluğun sayfasına girip, yazılı belgeleri bir yerlere not almak, gerekirse o belgeler için anne-babasını taciz etmektir. (Babamın benim masraflarımı karşılayacağına dair belgeler filan...)

Ben vizemi Fransa'dan alacaktım. Hem en uzun süre kalacağım yer orasıydı, hem de ilk gireceğim ülke olduğu için sorun çıkmasını istemiyordum. Ama internette gördüğüm bir şey oldukça çelişkiye düşmeme neden oldu: Fransa, eğer daha önce onlardan vize alıp da Fransa yerine başka bir yere gittiyseniz size vize vermiyordu. Tahmin ettiğiniz gibi benim de böyle bir hikayem vardı. Yunan Adaları turunda aldığımız vize Fransa'ya aitti. Ama bu bizim suçumuz değil, tamamen turizm şirketinin suçuydu. Haydi aldı mı beni kara kara düşünceler?

Bir de üzerine turizm şirketi açmış bir arkadaşım da aynı şeyden bahsedince, dedim eyvah! Gidemiyorum herhalde ben! Bilettir, pasaporttur totalde 1000 lira harcadım o zamana kadar var ya, nasıl oturur içime...

Hayır sadece bunlar yazsa yine iyi. Oraya varılacak tarihten bir gün sonraya vize vermeler olsun, uçak biletini yakmak zorunda kalanlar olsun, iyice tutuştum.

Annem yetişti. "Dur bakalım, bir deneyelim. Olmadı sen İzmir'den dönünce başka yere başvururuz."

Bunun üzerine 13 Haziran'a VFS Global'den randevu aldık.  http://www.vfsglobal.com/  (VFS Global, Fransa vizesi için işlemleri yapan firma. Birkaç ülke daha var, siteden bakabilirsiniz.) Ama tabi ki önceden yine VFS Global'i aradık. "Valla siz bir gelin, alırız." dediler. Biz de bütün evraklarımızı kuşanıp, cepheye doğru yola koyulduk. VFS'nin yeri oldukça kolay: Metrodan Osmanbey durağında iniyorsunuz, Pangaltı çıkışından çıkıp, Taksim yönüne yürüyorsunuz. Sağ tarafta kalıyor. Zaten eşek kadar yer, kaçırmazsınız yani.

İçeri girdik. Çanta kontrolü, sensörler filan, sonra bir abla "Ne için gelmişiniz?" diye sordu. Annem başladı: "Aslında bizim randevumuz yarın ama kızım haftaya İzmir'de olacak, o yüzden bugün yer varsa araya kaynamak istiyoruz biz. Bir sorun çıkarsa filan daha önceden halledebilelim diye..." Abla aldı bizi içeriye. Yanlış anlaşılma olmasın, pasaporttaki gibi değil. Randevu olup olmamasını takıyor aslında VFS. Abla ismimi sordu önce, elindeki listeden kontrol etti filan.

Kapının hemen orada elimdeki formu doldurdum. Aslında daha önceden doldurmuş olmam gerekiyordu ama savsaklamıştım (her zamanki gibi). Fransa'nın çok tatlı bir özelliği var: Elinizdeki tüm belgelerin İngilizce ya da Fransızca olması gerekiyor. Dolayısıyla form için bir de örnek Türkçe formu çıkartıp ona baka baka doldurdum. (Yalakalık olsun diye Fransızca olanı doldurdum da.)

***Bu arada evet, okuldan öğrenci belgesini İngilizce olarak aldım.

İçeri girdik, sıra bekledik, vardık vezneye. Abla elindeki listeden belgelerimin tamam olup olmadığını kontrol etti. Her şey tamam, iyi güzel derken... "Siz bu rezervasyonu 6 günlük almışsınız. 14 gün Schengen eyaletlerinde kalmak istiyorsunuz. Buna sorun çıkarabilirler. Mümkünse en çok Fransa'da kalacağınıza dair belgeler getirebilir misiniz?" dedi.

***Ondan da bahsedeyim.  http://www.booking.com/ adresli kurtarıcı siteye girip ücretsiz iptalli rezervasyonlar yaptırıyorsunuz. Kredi kartı numaranızı veriyorsunuz ama parayı çekmiyorlar. Yani siz oteli kullanmaya başlayana kadar... Biz yine de sanal kart numarası verdik. Siteyi normal bir ziyaret yapacaksanız da kullanabilirsiniz, benim gibi interrail yapacak olursanız da. Duyduğum kadarıyla pek çok insan da bu siteyi kullanıyormuş.

Vizeye geri döneyim. İnterrail filan dedik, dinletemedik. Gerçi abla da haklıydı. "Eğer hemen halledebilecekseniz, beşe kadar gelin. Ben sizi aradan alırım." diyerek gözümde tam bir kahraman, tam bir Avenger konumuna yükseldi. "Elini ayağını öpeyim, gözünün yağını yiyeyim, sen ne güzel bir insansın!" bile demeden, koşarak bir internet kafe bulduk. Diğer ülkelerde daha az kalacağımı gösterir şekilde üç randevu ve çıktılarını aldım.

Hazır öğle arası oldu onların da diye, bir öğle yemeği yedik. Ardından tekrar saldırıya geçtik. Abla beni aradan aldı, evrakları toplayıp bir dosyaya koydu. Ben de para ödeme kasasına gittim. Yazının başında da dediğim gibi 85 Euro yatırdım. Elimdeki fişe "PAID" mührünü basıp, parmak izi bölümüne yolladılar bu sefer de. Bürokrasiden nefret ediyorum.

Parmak izimi de aldıktan sonra "Bugün git, iki gün sonra gel." dediler. Demediler aslında da, Fransa vizesinin iki günde çıktığına dair söylentiler vardı. Biz de internet üzerinden takip edelim dedik.

13 Haziran'da konsolosluğa ulaşmış gözüküyordu.

14 Haziran'da (sadece dünmüş, üzerinden çok zaman geçmiş gibi) pasaportumun VFS Global'e geri ulaştırıldığı söyleniyordu. Aradım. "Gelin alın pasaportunuzu." dediler. Nasıl duş aldım, evden çıktım, otobüs, metrobüs, metro derken... VFS Global'deydim. Kapıda ablaya bu sefer yalvarmaksızın "Pasaportumu almaya geldim." dedim. Yine bir sıra numarası, yine beklemeceler... Bankoya gittim. Elimde bana verdikleri fişle beraber. Fişin arkasına pasaportumu teslim aldığıma dair imza attırdılar. VE BEBEĞİM PASAPORTUMU GERİ VERDİLER.

Bir heves içine koydukları poşetten çıkartmaya başladım. Neyle yapıştırmışlarsa o poşeti, açılmıyor bir türlü. Neyse açtım sonunda. Benim sevgili vizem oracıkta duruyordu işte!

Ne vermemezlik yapmışlardı, ne de istediğim tarihten sonra başlıyordu. İstediğim tarihin üç gün öncesinden itibaren 6 ay süreyle geçerli, 30 gün Schengen eyaletlerinde kalma izinli multipass bir vize. Hemen bana "Vermezler kesinlikle!" diyen arkadaşımın yanına gidip hava attım. :)

İşin en güzel yanı ise benim verdiğim iğrenç biyometriği değil, parmak izi alımında kendi çektikleri fotoğrafı kullanmış olmalarıydı. :)

Yarın İzmir'e gidiyorum. Paylaşımlarım sürecek. :)

Adım 1: Pasaport

Sınavdan hemen önceki hafta oldu. Yapmam gereken şeyler listesinin en başındaki madde caps lock açık bir şekilde yazmaktaydı. Nasıl başvuracaktım, ne kadar para verecektim, nereden başvuracaktım, nasıl göndereceklerdi, neler gerekiyordu vb. vb.

İzmir'de okuyup, İstanbul'da ikamet ettiğim için bir sorunum daha vardı: Nereden başvurmalıydım? Tabi ben bu soruyu bir hafta kadar düşündüğümden, pasaporta başvurmam da bir hafta kadar gecikti. Meğer bilmediğim bir şey varmış.

***Pasaportu istediğiniz adreste, istediğiniz kişiye teslim ediyorlar. Tek yapmanız gereken adresi ve teslim alacak kişinin kimlik numarasını vermeniz. Aksi halde pasaportu siz gidip alacaksınız demektir.

Öncelikle bakmanız gereken sayfa burası: http://www.epasaport.gov.tr/

Aynen burada yazdığı gibi randevumu aldım. Ama öyle bir tarihe aldım ki aklınız durur. 1 Haziran günü saat 15.30. Tabi ben bu tarihi aldığımda henüz sınav takvimi belli değildi. Çünkü sınavı 1 Haziran günü saat 14.00'a koyacaklardı.

Randevuyu aldım ama, dedim ne olur ne olmaz, önceden bir gün gideyim. Gittim de. Hemen o pazartesi (sınav haftasının pazartesi günü) soluğu Narlıdere Emniyet'te aldım. Biyometrik fotoğraf dışında her şeyim tamamdı. Fotoğrafı da oradaki makineden çektirecektim. Makineye girip bir güzel fotoğrafımı çektim. (Tabi ki her biyometrik fotoğrafta olduğu gibi çok iğrenç bir fotoğraf oldu.)

İçeriye girip bankodaki ablaya "Pardon, ben aslında cuma gününe randevu aldım ama, çok mağdurum bir bakıverseniz? Tıp öğrencisiyim, sınav haftasındayım." filan dedim. Zaten deli gibi yağmur yağan bir havada dışarı çıktığımdan elektriklenmiş saçlarım da "zavallı öğrenci" havama oldukça uyuyordu. Abla da sağ olsun beni kırmadı, yapmam gerekenleri açıkladı.

Önce parmak izimi aldılar. Bu maddeden tam emin değilim ama sanırım TC'ye herhangi bir nedenle önceden parmak izi verdiyseniz, gerekli olmuyor. Şu an elimde "Bu parmak izleri hep geçerlidir!" yazılı ve iğrenç biyometrik resimli bir kağıt var çünkü.

Ardından içeri girip tekrar başvuru yapmak istedim. Bu sefer bir abi çıktı karşıma. Kendisi epey kaba bir dille belgelerimi yetersiz bulduğunu söyledi. Dışarı koydukları makina bozuktu ve biyometrik resmin arka planı belli belirsiz bir morlukla çıkıyordu. Bu yetmiyormuş gibi nüfus cüzdanımda bir bilgi değiştiği için yeniletmek zorundaydım!

Hemen yan taraftaki nüfus idaresinden cüzdanı yenilettim. On beş dakika gibi kısa bir sürede. Tek yapmanız gereken "Merhaba, ben nüfus cüzdanımı yenileteceğim. Buyrun, bu da fotoğrafım." demek.

Evet, her zaman yanınızda vesikalık fotoğrafınızı taşıyın. Hiçbir zaman imzalamayacaksınız ama bürokratik işlemlerin ne zaman karşınıza çıkacağı belli olmuyor.

Nüfus idaresinden gıcır nüfus cüzdanımı aldıktan sonra, tekrar otobüse binip Narlıdere'nin unutulmuş köşelerinden ayrıldım. Belki bir fotoğrafçı görürüm umuduyla gözümü dört açtım ve fotoğrafçıyı gördüğüm anda (ne tesadüftür ki tam da durağın arka tarafındaydı) otobüsten atladım. İçeri girip hem Schengen vizesi için, hem de pasaport için fotoğraf çektirdim. Hayatımda bu kadar iğrenç bir fotoğrafım olmadı, itiraf ediyorum. Ve o fotoğraf on sene boyunca pasaportumda kalacak, bu da içimde yaradır.

Tekrar otobüse binip emniyete gittim. (Bütün bu süreç, aslında üç saatte filan gerçekleşti.) Beni bankoda yine abla karşıladı. "Hayırdır? Neden gittin?" dedi, saydım döktüm ben de derdimi. On senelik pasaport başvurusunda bulundum (450 lira). İstanbul yani evin adresini ve annemin kimlik numarasını verdim.

Ve okula geri döndüm. Cebimde yepyeni bir nüfus cüzdanı ve iğrenç biyometrik resimlerle beraber...

14 Haziran 2012 Perşembe

Nasıl karar verdim?

İnterrail serüvenimin başlangıcı fazlasıyla gariptir. Bundan bir ay öncesine kadar böyle bir planım yoktu çünkü. Evet, her genç gibi ben de interrail yapmak istiyordum. Evet çevremdekiler liseden beri bir yerlere gidiyorlardı. Benim en son yurt dışı tecrübem ise bir gemiyle yapılmış Yunan Adaları turuydu.

18 Mayıs. Yağmurlu bir cuma günüydü. Kantinde oturuyordum. Sınava iki hafta kalmasının getirdiği ufak bir tedirginlik var, havadan sudan muhabbet ediyoruz. Cansu yanıma geldi.

"Özlem biz bir arkadaşımla beraber interrail yapacağız gelmek ister misin?"

İşte bu soru her şeyin başlangıcı oldu. "Cansu," dedim, "çok isterim ama önce bir bizimkilerle konuşayım." Bana ne dese beğenirsiniz: "Ama çabuk ol, bugün indirimli uçak biletinin son günü. Aslında ben de bileti almaya çıkıyordum şu an. Seni görünce bir sorayım dedim." Koştura koştura babamı aradım tabi ben de.

"Baba, bir arkadaşım beni interraile davet etti. Gidebilir miyim?"
"İstiyorsan git."
"Ama biletin indirimi için bugün son günmüş."
"Tamam al bileti. Ayrıntıları annene anlat, ben dışardayım."

Ve interraile gidiyordum! Sonunda dört senelik hayalimin gerçekleşmesi için bir adım atılmıştı!

Ayrıntıları anneme anlattım. Cansu internet üzerinden biletimi aldı, annemlerin gönderdiği parayı ona verdim. Paris gidiş, Berlin dönüş olmak üzere Pegasus'tan alınmış iki biletin indirimiyle beraber 460 lira gibi bir fiyatı vardı.

Burada dikkat etmeniz gereken şey, biletler o tarihe ne kadar uzaksanız o kadar ucuzlar. İkinci dikkat etmeniz gereken şeyse yaz tatilinin hangi kısmında gideceğinizdir. Eğer çok talep edilen bir tarihte gidecekseniz, ondan önceki bir tarihten daha pahalı olabilir. Bu fiyatlar günden güne bile değişiklik gösterebilir. Mesela insanlar genelde cumartesi sabahleyin yola çıkmaya eğilim gösterirler; malum, hafta cuma günü bitmiştir.

İndirimleri iyi takip etmek de önemli bir ayrıntıdır tabi. :)

Bundan sonra yapmam gerekenler oldukça azdı(!):
- Pasaport alacaktım.
- Pasaportum geldikten sonra vizeye başvuracaktım.
- İnterrail bileti alacaktım.
- Gideceğim yerler hakkında araştırma yapacaktım.
- Yanımda götüreceklerimi belirleyecektim.

Sırayla hepsinden bahsedeceğim. Yarın görüşürüz. :)


Tekrar Merhaba!

Bir çok yerde yazıyorum. Bazıları birbiriyle bağlantılı, bazıları bağlantısız. Kimilerini arkadaşlarım okusun diye yazıyorum, kimlerini kimse okumasın diye.

Bu blogu ise bir rehber olsun diye hazırlıyorum. Bir başka interrail rehberi. Her adımımda neler yaptığımı yazacağım. Her adımdan kastım başlangıç ve bitiş noktamdan ziyade; uçak biletini alışımdan, geri döndüğüm ana kadar olacak.

Henüz yola çıkmadım. Üç hafta kadar bir sürem var. Şimdiden başlayayım, zaten iki hafta boyunca hiçbir bilgi veremeyeceğim. Bari gitmeden önce, ne gibi süreçlerden geçtiğimi anlatayım.

Keyifli okumalar. Eğer sizlere yardımcı olabileceksem ne mutlu.

Hem kim bilir, belki interrail serüvenim sadece bir seferlik olmaz. :)